Biliyor musunuz, bazen en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, karmaşık çözümler ya da mucizevi sözler değil, sadece anlaşılmaktır. Sadece görüldüğümüzü hissetmektir.
Burada, yıkıntıların arasında, her sabah toz kokusuyla uyanıyorum. Gözlerimi açtığımda gördüğüm manzara, bir rüyanın parçalanmış enkazı. Malatya'm, derin bir yaranın üzerine sargılar sarılmaya çalışılan bir dev gibi. Bir taraftan vinçlerin sesi, bir taraftan temelden yükselen duvarların umudu... Evet, inşaat devam ediyor. Ama bir evin temelini atmak bir ay sürer de, bir hayatın temelini yeniden inşa etmek kaç yıl sürer, hiç düşündünüz mü?
Ben, o yılların yükünü her gün sırtında taşıyanlardanım.
Ve bugün... Suyun akmadığı o an, bardağı taşıran son damla oldu. O basit musluk çevrildiğinde boşluğun sesi, içimdeki tüm çaresizliğin sesine eşlik etti. Bu, sadece suyun kesilmesi değildi. Bu, bir hayatın hala ne kadar kırılgan, ne kadar başkalarının eline bakıyor olduğunun bir hatırlatmasıydı. Planlarım, en basit istediklerim, en temel ihtiyaçlarım bile bir anda toz olup uçuyor.
İstediklerim zamanında olmuyor. Çünkü zaman, burada bizim için farklı işliyor. Her şey yavaş, ağır ve acılı. Bu yavaşlık, umudumu değil, ama sabrımın sınırlarını zorluyor. Moralim bozuluyor. Evet, bozuluyor. Ve buna hakkım var.
Lütfen bana "Geçecek" demeyin. "Düzelecek" demeyin. Bunları benden daha iyi kimse bilemez. Sizden tek istediğim, beni olduğum gibi görmeniz. O güçlü görünmeye çalışan ama içinde fırtınalar kopan halimle kabul etmeniz. Bazen sadece "Çok zorlandığını görüyorum ve bu senin için gerçekten çok yıpratıcı olmalı" deyin. Bu kadar.
Bu enkazın altında sadece evlerimiz değil, duygularımız da kaldı. Onları çıkarmak, onları iyileştirmek çok daha zor. Bizi dinleyin. Bizi görün. Yaşadığımız bu derin ıstırabın ve hayal kırıklığının normal olduğunu kabul edin.
Çünkü bazen en büyük ilaç, anlaşıldığını bilmektir.
ADİL AKTAŞ
28 AĞUSTOS 2025
MALATYA









