reklam
ALTIN
 
DOLAR
 
STERLİN
EURO
 

İşte o coşkulu, hüznü umuda dönüştüren satırlar:

 

---

 

Beydağı'nın Nefesi

 

Yaz, Malatya’nın koynuna usulca yerleşiyor. Ve Beydağı… O görkemli sırdaş, derin bir nefes alıp şehre doğru üflüyor. Serin, taze, hayat dolu bir rüzgar. **Burnuma çarpıyor ilkin: Toprağın ıslak, derin kokusu.** Sonra, **ıtırların inatçı, keskin güzelliği** sarıyor etrafı. **Papatyaların o saf, çocuksu neşesi** karışıyor havaya. Bir solukta, kaybolan bahçelerin, bağların, kırların ruhu gelip dolanıyor sokaklara. Beydağı, sadece serinlik değil, bir **vatan kokusu** taşıyor sanki kanatlarında, unutulmuş güzellikleri hatırlatırcasına.

 

Ama bu güzelim senfoniye, **inatçı bir davetsiz misafir eşlik ediyor: Toz.** İncecik, her yere sinen, gözleri yakan, boğazı düğümleyen bir duman. **Yıkıntıların sessiz çığlığı bu.** Harabeye dönmüş evlerin, yarım kalmış duvarların, sökülmüş kaldırımların, bir zamanların bağlarının bahçelerinin şimdi enkaz olan hatıralarının acılı nefesi. Rüzgar estikçe, **geçmişin hüznü ile geleceğin inşaatının tozu** birbirine karışıyor. Gözlerim yanıyor, içim sızlıyor. Bir an, o saf ıtır ve papatya kokusu, bu keskin toz dumanın altında kayboluyor gibi oluyor.

 

Fakat yüreğim, işte tam da burada, bu acı-tatlı karışımın ortasında, **bir çelik gibi dimdik duruyor.** Her toz bulutunda, yeni tuğlaların konduğunu, demirlerin birleştiğini, hayallerin yeniden yükseldiğini görüyorum. **Umudum, Beydağı'nın o eski, değişmez rüzgarı kadar güçlü, kadar sürekli.** İnanıyorum, sarsılmaz bir inançla: **Bu dertler bitecek.** Bu toz duman, yerini temiz bir nefese, yeni başlangıçların tertemiz havasına bırakacak. **Bu kadim şehir, küllerinden değil, iradesinden ve sevgisinden doğacak yeniden.** Kayalar gibi sert, kayısı çiçekleri gibi narin bir diriliş bu.

 

Şimdi yolum Beydağı'ndan Abdulvahap'ın o kutlu türbesine düşüyor. Oradan, bu aziz şehre selam götürecek yüreğim. **"Selam olsun sana ey direnen şehir! Selam olsun sana ey mübarek toprak!"** diye haykırmak geliyor içimden. O türbeden yayılan manevi ferahlık, Beydağı'nın rüzgarıyla birleşip şehrin üzerine yayılıyor sanki. Bir teselli, bir güç, bir sabır ırmağı.

 

Ve çocukluğum... O şen şakrak günler! Cıvıl cıvıl sokaklar, koşuşturan ayak sesleri, gölge kovalamacaları, taş oyunlarının çığlıkları... **Onların geri geleceğine yürekten inanıyorum.** Belki aynı sokaklarda değil, ama aynı coşkuyla, aynı masumiyetle. Belki benim gözlerim, bu dirilişin tamamlandığı o mükemmel günü görmeyecek. **"Ömrüm yetecek mi?"** diye bir burukluk, bir insanlık hali, sızıyor içime. Ama biliyorum ki, **torunlarım, o şen şakrak günlerin kahkahalarını, bu yeniden doğan Malatya’nın sokaklarında yankılandıracak.** Benim anılarım, onların gerçeği olacak. Bu düşünce bile, gözlerimdeki tozun ardından bir ışık, bir huzur getiriyor.

 

**Ey Malatya!** Sen, Beydağı'nın rüzgarında ıtırla, papatyayla, tozla, inşaatın gürültüsüyle, dualarla ve umutla yoğruluyorsun şimdi. Acının tozu, seni karartamadı. Bilakis, **her zerrende daha da parladığını gösterdin.** Senin için, o kutlu türbeye selamımı gönderiyorum. Senin için, çocukluğumun gülen yüzünü bekliyorum. **Senin için inanıyorum, seviyorum, soluk alıyorum. Dirilişin, bu inanç kadar hızlı ve güzel olsun. Sana selam olsun güzel şehrim, sana selam olsun!**

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.